BAŞLIKSIZ YAZI


     Hüznümün tohumlarını saçıyorum bulutlara, sicim gibi yağmur yağıyor gerisingeriye. Üzüntünün bedelini ciğerler ödemeli algısını yıkıyorum derince bir tek nefesle. Nefes öyle keskin ki olan yine caanım ciğerlere oluyor. Sağ olsunlar... Sağ demişken hafız, sağ kalanlar mı gidendir yoksa göçenler mi? Biz kimi sevdiysek hep, Dünya'dan bırakmışız Ukba'ya doğru, acılar gibi, dualar gibi.

      Göçenler gider, kavuşur yurduna, asli vatan Ukbâ'dır. Dünya sahnelenen bir film perdesi, rüyalarım ondan bir cüz. Dünya, dün-ya anılar dün, acılar dün, günahlar dün, mutluluklar ve her nefes dün gibi kalıyor mazide. Biz santim santim yinelenirken bu terazide, belki de kendimizi tartıyoruz her nefeste. Tartarak bulmaya çalışıyoruz benliğimizi, terazinin diğer küfesinde acıların ağırlığı, hep onlarla dengeliyoruz hayatımıza yeni katılacak izleri, mutluluklarımızı dahi biraz acı katarak dengeliyoruz. Belki de, benliğimizi aradığımız için acılarla dolduruyoruz ağırlık dengelediğimiz küfeyi. Tasavvufta ilk kurallardan biridir benlik belasından sıyrılmak, mutlu olmanın ilk kuralıdır delirmek.

      Bir emanete sahibiz hepimiz bilsek de bilmesek de... Emanetin sahibi gelene dek unutmuş gibi yapsak da, her fırsatta yalanladığımız en acı gerçek ile hatırlatır bize, ölüm... Kim emanetini verdiği gibi almak istemez ki? Kim beyazının kirlene kirlene sararmasından hoşnut olur? Ömür denen şu pazarda sırtımızdaki küfeye atıyoruz her şeyi, attıkça ağırlaşıyor bu yük. Her gün ama her gün sararıyor diye beyazımız, bir yaprak daha çeviriyoruz sayfamızdan yarınlara. Bilmem ki temizler mi bizi masmavi göklerin beyaz yünlerinin gözyaşları?

     Kaç çocukluk yaşadık bu zamana dek şu kiracı ömürde? Bilmem kaç kez içimizden gülümsedik birbirimize, gözlerimizle, yüreğimizle. Farkında olmadan karşımızdakinin hüznü bulaşıyor üzerimize. Yıllarca kullanılmadan duran materyaller gibi yaşıyoruz üzerimizde zerrecikler ile. Sevinç, rüzgarın ta kendisi, estikçe kaldırıyor üzerimizdeki şu ölü toprağını ve yeniden hayat buluyoruz çektiğimiz o derince bir nefesle. Ahhhh ciğerlerimiz....