İSYAN

 




Serbeser cihanı zapt eden nerde kalmadı
Yeryüzünde yiğitçe gezenler de kalmadı
 
Yedi başlı ejderha basmış yurdumu, uyan!
Düşman içimizdedir, boğan er de kalmadı
 
Artık meserretin tek anısı kaldı bizde
Afitap söndü, söndü mehtap fer de kalmadı
 
Zaferlerini garbın kutladık alkış tuttuk 
Mazide kaldı olan, muzaffer de kalmadı
 
Senden gibi durdular, Ecdadına sövdüler
Gece vakti vurdular, kan seher de kalmadı
 
Semerkant mahzun bakar, Buhara ağıt yakar
Eyvah! ilim yolunda mücevher de kalmadı
 
Ey Şah-ı Nakşibendî! üçler, yediler, kırklar
En zor çağım karardı, münevver de kalmadı
 
Kesin buyruğu Hakkın, ayrılık şerdir, sakın !!
Ayrıldı milletim ve beraber de kalmadı
 
Dostum dedin övdüler, hak istedin dövdüler
Heybetli adın vardı, muteber de kalmadı
 
Kâfirler serhaddini, küfür haddini aşmış
Allah adı anmaya cem, çember de kalmadı
 
Hakikatten kaçılmış, edep yere saçılmış
Hakikati haykıran bir minber de kalmadı
 
Camiim, medresem, türbem, tarihimi yıktılar
İnşa edecek mimar kim, hüner de kalmadı
 
Gâvur medeni oldu, olan aleni oldu
Ana, baba, ataya hiç değer de kalmadı
 
Bilmem hangi kuşağı, Avrupa’nın uşağı
Çok methettik o çağı, al eser de kalmadı
 
Turkuazın rengini soldurdular, saçları..
Başları yoldurdular, koysak ser de kalmadı
 
Görmeyen görür oldu, görmez oldu görenler
Takvim durdu, arada artık perde kalmadı


Adsız
Bursa-Gümüşhane

ZOR GÜNLER

 


       (Oysa onların tek gerçek kabul ettikleri) bu dünya hayatı hakikatte sadece bir oyun ve eğlenceden ibarettir; âhiret yurduna gelince işte asıl hayat odur; keşke bunu bilselerdi!

Ankebût Suresi – (64)                                 

     Yaşadığımız şu günleri “ zor ” diyerek tarif ediyoruz. Su, elektrik, doğalgaz faturaları, kiralar, geçim sıkıntısı derken asıl derdimizi unuttuk. Zor olan, bu derdi hatırlamak zevk ve eğlence dolu hayallerle uyuyan, uykusunda kâbus gören bir milleti uyandırmaktır.

     Dijital çağ,  popülizm, Z kuşağı gibi çetrefilli kavramlar, politikacıların entrikaları, sanatçılarının kraldan çok kralcı oluşu, doymayan zengin, şükretmeyen fakir, şah damarımızı kesmek için pusuda bekleyen birleşik kafirler, sosyal medya algısı ve uyuyan bir millet, evet “ zor günlerden ” geçiyoruz. Öyle bir hale gelmişiz ki, ülkesine hizmet yolunda yetişen şuurlu kardeşlerimizin seslerini duyamıyor, fikirlerini anlayamıyoruz. Sosyal medya iyi bir silah, kullanmayı bilen çok yol kat eder. Daha ziyade sosyal medyada hakikatten yoksun,  bilenin-bilmeyenin konuştuğu cehalet ve kir akan yazıları görüyor, sesleri duyuyoruz. Sosyal medya büyük bir cenk meydanı haline gelmiş durumda. O meydanda komşu komşusuyla savaşıyor, çocuk babasıyla çarpışıyor, kardeş kardeşi vuruyor ancak bu savaş bir neticeye ulaşmıyor. Yalnızca şikayet, hakaret ve cehalet dolu yazılar, röportajlar, tartışmalar mütemadiyen devam ederken muhabbeti yitmiş, aslı unutturulmaya çalışılan, nesli batının karanlık “ izm “ lerine terk edilmiş bir millet uyutuluyor. Eski yıllarda ideolojik çatışma ile yapılan bu uyutma günümüzde daha çok, bize enjekte edilen ekonomi zehri ile yapılıyor. Batının algısı karşısında dik duramayan insanlarımız konuşmaya başlayınca şikâyet ediyor hakaret ediyor fakat bir fikir beyan etmiyor çözüm yolu aramıyor. Kimimizin nazarında tek çözüm ülke yönetiminin değişmesi. Çünkü sürekli değiştirmeye odaklandık. Yıllar önce alfabemizi değiştirdik cahil kaldık, kıyafetimiz değiştirdik çıplak kaldık öyle ki günümüzde bu alışkanlık devam etti. Telefon aldık bir üst modeli çıkıca değiştirdik, daha eskimeden ev eşyalarımızı değiştirdik vs. ancak kötü huylarımızı değiştirmeye yeltenmedik bile. Kendini doğru yolda istikamet üzere değiştiremeyen bir millet nasıl olurda ülkesini değiştirebilir.

    Geçenlerde bir youtube kanalının yaptığı sokak röportajını izledim, durum içler acısı. Genç kardeşlerimize Türkiye’de mi kalmak istersin yoksa Amerika’ya mı gitmek istersin diye bir soru soruluyor. Bir kardeşimiz Amerika’da çöpçülük bile yaparım diyor, bir kardeşimiz Amerika’ya giderse tuvalet temizleyebileceğini söylüyor. Burada meslekleri kıyaslayıp kötülemiyoruz her meslek gerekli tabi. Ancak, evinde annesinin istediği bir bardak suyu getirmeyen gençlerin, konu Amerika olduğunda ağzının suyu akıyor.  Ne kadar da ileri görüşlü batıya yüzü dönük modern gençlerimiz varmış. Bir kardeşimiz “ ruhunu ve kimliğini satarak, ben Amerika’da köpek olurum, köpek “ diyor. Ah genç kardeşim ah, akıllara ziyan böyle bir fikir bu toprakların evladından çıkmamalıydı. Senin deden kuru ekmekle gün geçiştirip yalın ayak, köpeği olmak istediğin köpeklerle çarpıştı. Neden? Dün küffarın zulmüne, tecavüzüne dur demek için. Mabedine kâfirin namahrem eli uzanmasın diye. Bugün sen bu memleket benim diyerek kimseye kölelik etmeyesin, Allah’ın dinini özgürce yaşayasın ve yayasın diye. Anlaşılan o ki, hayali oyun ve eğlenceden öteye geçmeyen hatta bunun için en büyük düşmanlarına köle olmayı tercih eden bir gençlikle karşı karşıyayız, belki de yan yanayız. Vatan sevgisi imandandır ve biliyorum ki bu vatan için canını, malını, kanını vermekle yetinmeyecek gençlerimiz var. En ufak sıkıntıya gelemeyip ülkesini terk etmeyi düşünen değil, bugün ülkesi için çalışıp yarın hakkıyla hizmet eden gençler istiyoruz. Herkesin, nasibi nispetinde vatana edebileceği bir hizmeti vardır. Bu vatan Peygamber Efendimizin ( s.a.v ) davasında ve tüm Müslümanların duasındadır. Asla ümitsizliğe kapılmıyoruz ancak işimiz zor.

                            

    Adsız
                                                                            Bursa-Gümüşhane


Oyuncu 104 elendi !




Geçenlerde Bir'lerimizin,bizi bir yapan unsurlarımızın fazla olduğu bir dostumuzla sohbet esnasında Türkiye'nin dünya mutluluk sıralamasındaki yerinin 104. basamak olduğunu söylediğinde yüzümdeki duygusuz-tepkisiz ifade; kendisini, daha sonra yurt dışında filanca kurye bizim doktorlarımızdan daha fazla kazanıyor falanca garson bizim mühendislerden fazla kazanıyor demek için hazırlayan arkadaşım için hayal kırıklığı olmuş olmalı ki hevesini alamamanın verdiği şaşkınlık ve yarı kızgınlıkla

-Buna da diyecek bir sözün yok mu? Diye sordu.
-Evet, tabiki var dedim. Daha fazla meraklanarak
-Ne diyebileceksin peki? dedi.
Elcevap:
-Elhamdülillah! Öyleysek eğer.
"İman etmezseniz cennete giremezsiniz birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olmazsınız" buyuruluyor yine birçok hadis ve ayette yardımlaşmanın paylaşmanın birlik olmanın öneminden bahsediliyor. Komşusu aç iken tok yatanın yeri olmadığı kesin bir dille ifade ediliyor.
Rus yazar Tolstoy
"Acı duyabiliyorsan canlısın
Başkalarının acısını duyabiliyorsan insansın"
diyerek adeta durumu birkez daha özetliyor. Evet nasıl ki parmağımızın ucuna hafif bir kıymık parçası battığında en sevdiğimiz yemeklerden bile lezzet alamazken, normalde mutluluk duyacağımız olaylarda bundan dolayı mutsuz- keyifsiz oluyorsak elbette bizim de şuan mutsuz olmamız için birçok sebep var diyerek sözlerime devam ettim.
Filanca ülkede 5 dolarla ne alınabilir, 1 euroyla neler yapılabilir videolarıyla zihinini epey meşgul etmiş olan, günlük döviz kuru ve ekonomi bildirimleri sayesinde telefonu adeta ötlük gibi susmayan kişilerin henüz kavramakta zorlanacağı şeyler de var. Örneğin lokmalar boğazımıza düğümlenir aç bir şekilde akşam eden üzerine sabah olan insanları düşününce. Sıcak sobanın yanında otururken çadır kamplarda çıplak ayakları ıslak toprağa batmış titreyen kalpler geldiğinde aklımıza olanca harıyla yanan sobanın yanında titreme gelir kalplerimize. Cocuklarımıza dışarı çıkarken montunu sıkı sıkı kapat demeye utanırız giyecek eski mont bulamayan ümmetin çocuklarının hayali gelince gözlerimize Mükellef iftar sofralarında hangi yemeklerden başlayacağımızı şaşırırken  iftar etmeden tekrar oruca başlayan Efendimiz (sav) gelir aklımıza çorba bile fazla gelir gözümüze. Yazın en sıcak gününde Sarıkamış gelir aklımıza o güneşin altında üşürüz. Yumuşak yataklarımızda uyumaya hazırlanırken hemen yanı başında bombalar yağan çocukların kadınların feryatları göz kapaklarımızın kapanmasına müsade etmez. Su içerken, bir yudum su fazla görülen efendilerimize şehitlerimize yanarız da su bile yakar boğazımızı
Biz; insan olabildiğimiz ölçüde mutsuzus. Canlı cansız demeden bombalar yağdırırken, dünya savaşını başlatan ve bitirenler savaşı kazanmanın mutluluğunu kutlarken biz hala o insanlar için kederleniriz dua ederiz.
Onlar yanı başında açlıktan kemikleri sayılan çocuğun ölmesini bekleyen akbabanın resmini çeker ödül alır, biz aynı çağa denk geldiğimiz için kendimizden utanırız, topraktan utanırız, yetemediğimize üzülür yetişemediğimize yanarız.
Ekonomi göstergelerinde bunlara rastlanmaz, çizilen grafikler, endekslerle bunları hissetmek imkansız.
Oyuncu 104, bu dünyanın kurallarına uymakta bu yüzden zorlanıyor.
Bu kurallara göre oynanan oyunda kendi kurallarını koyabilmek ve tam da karanlığın ve kötülüğün ortasında hakkı savunmak, yaradılanı yaratandan ötürü sevmek, zalime karşı mazlumun yanında durabilmek, haksızlığa eşitsizliğe adalet kılıcını vurabilmek ve her ne olursa olsun Hakk' ın yanında olabilmektir asıl mesele...
Biz mücadele ederiz, muzaffer edecek olan Allahtır vesselam.