AHDİNİ BİL SEN EY HADSİZ

 




Kendinden mi şan gözettin

Ahdini bil sen ey hadsiz

Unutsan da bir söz ettin

Ahdini bil sen ey hadsiz

 

Demedin af, eyvah dedin

Dünya dedin, refah dedin

Her güzele mübah dedin

Ahdini bil sen ey hadsiz

 

Bilmez misin gören vardır

Haddi belli yören vardır

İlin, yasan, tören vardır

Ahdini bil sen ey hadsiz

 

O can sana emanetti

Canın senden aman etti

Bu günahın sana yetti

Ahdini bil sen ey hadsiz

 

Anla artık isyandasın

Tövbe gerek ziyandasın

Ölüm yakın bir andasın

Ahdini bil sen ey hadsiz

 

Mücahitsen koş meydana

Yusuf gibi düş zindana

Bıçak takıp gez gerdana

Ahdini bil sen ey hadsiz

KALPLERE HÜKMEDENİN ADIYLA!

 


     Ben her sabah bir Mihriban türküsüyle giderim işe, bana ayrılıktan bahsetme, bana emperyalist güçlerin gücünden, Filistin'i öldüren zalimlerin zulmünden, milyarlarca müslümanın sessizliğinden bahsetme. Bana altlarından ırmaklar akan yerden, Filistin'li Hanzala'nın yüzünü göreceğimiz andan, Kudüs'e namahrem ayağı değmeyeceği günden bahset. İçimizin ferahlayacağı güne kadar hülyalarla uyutma beni, bana olacak gerçeklerden bahset. Bahset ki umudumuz dipdiri olsun bu kahpe düzene karşı.   

     Selahaddin Eyyübi'nin geçmişte yaptıklarından değil bana çağımızın Selahaddin'i gençlerinden bahset. Atamız Fatih Sultan Mehmed'in yaptıklarıyla oyalama beni, bana Sultan Fatihler yetiştirecek sırdan bahset. Geçmişle uyutma beni, geleceğe yön verecek geçmişimden bahset. Bahset ki açılsın kırk acı kilidi vurulmuş şu harabe yüreğim, geceyi yenmek için debelenen gündüzün, tam imsağına ulaştığı anda açsın çiçeklerim, çiçeklerden çok ihtiyacım var buna...

     Çiçeklerden çok ihtiyacım var buna çünkü deşiyor bağrımı din kardeşlerimin iniltileri, ağıt yakmayı en iyi ben bilirim çünkü ben Filistin'im, Arakan'ım, Doğu Türkistan'ım, Türkiye'nin Bursa ilinde olmam hiçbir şeyi değiştirmez. Filistin'de öldürülen, Kudüs'te namaza alınmayan benim ben!  Arakan'da işkence edilen benim babam, Srebrenista'da ölen benim annem, Doğu Türkistan'da ırzına geçilen benim bacım, unutkanlığımdan dem vurupta maval okuma bana çünkü Çin sarayını 40 kişiyle basan da benim, Uhud da göğüs göğüse çarpışan da, Bilecik’te bu devleti kuran da benim, bu şanlı bayrağın altında yaşayanda. Dil, din, ırk gözetmeksizin çocukları, anaları, bacıları tecavüzden kurtaran da benim. Zalimin zulmünden insanlığı emin kılanım, özüme uzaklığımdan dem vurma benim. Ben beklenenim…

    Bir kuşu kafese hapsetmek, bir ağacı saksıya ve bir insanı aklıyla sınırlamak zûl geliyor hep bana. Kuş özgür ve hür gökyüzüne, bir ağaç yeryüzüne ve bir insan ancak ve ancak gönlüne bırakılmalıdır. Bırakılmalıdır ki önümüzdeki 50 yıldan başlayarak sonsuzluğumuzu kurtaralım. Değişene dek bahtımız 21. yüzyılda yaşanan ahlaksızlıkları bırak, bana ahlâklı nasıl olunur ondan bahset. Z kuşağını kötülemekten vazgeç artık; insanın içindeki hırçın değil, ılık ılık dalgaların olduğu yerlerden bahset; bahset ki ulaşalım oralara, kurtaralım atîmizi.

     Kalplere hükmedenin adıyla! Ruha kıymık gibi batan nefsin mübadelesi senin imanındır ancak, sen onu kemale erdirmedikçe. Her alaşağı ettiğini sandığın anda tersine döner zemin ve sen yine altta kalırsın. Bir gönül ustasına varmalı mı? Varmalı! Bir Mürşid-i Kâmil şart mıdır? Şarttır! Fakat O'na sadakatte şarttır. Ben beklenenim ve kendimi bekleyenim evvela, bir özüme döndüğüm vakit sıyrılacağım tüm mecazlardan, şu gereksiz kavgalardan, masivadan... Kalplere hükmedenin adıyla, inşaallah.