Vel-Leyl


 “Karanlığı ile bürüdüğü zaman geceye,
Aydınlandığı zaman gündüze,
Erkeği ve dişiyi yaratana yemin olsun ki...


Leyl Suresi’nin ilk üç ayetinde böyle yemin ediyor Yüce Allah. Geceye ve gündüze... Erkeğe ve dişiye... Kâinattaki iki zıt olaya, tasarrufu yalnız kendinde
olan iki olaya... Yüce Allah kâinattaki ve insanlardaki bu karşılıklı simetrik gerçeklerin ve durumun üstüne yemin ederek insanların çalışmasının ve gittikleri yolların çeşitli olduğunu belirtmektedir. Dolayısı ile alacakları karşılığın da çeşitli olacağını ifade etmektedir.Tasdik edip iman edenle, yalanlayıp itaat etmekten yüz çeviren aynı değildir. Her birinin bir yolu, bir akıbeti ve kendine uygun bir cezası vardır. Zaten başka bir ayette ;

“Kim zerre kadar kötülük ederse karşılığınıgörecek, yine her kim zerre kadar hayır işlerse karşılığını alacak.”

diye uyarmıyor mu?

      Ben burada sureye de isim olan “leyl” kelimesi üzerinden yola çıkarak asıl maksadımı ifade etmeye çalışacağım. Bir zamanlar beğenip ezberlediğim bir
beyit paylaşmak istiyorum. Ne kadar muvaffak olacağım okuyucuların hüsn-ü zanlarıyla alakadardır. Çünkü büyük şair Mehmet Akif’in dediği gibi;
Ne tasannu’ bilirim, çünkü ne sanatkârım...
Bilindiği gibi leyl gece, karanlık manalarını ihtiva etmektedir. Günümüzde pek kullanılmayan, anlamı  git gide unutulan bu kelime divan şairlerimiz tarafından sıkça kullanılmaktaydı. Kays’ı “mecnun” eden bu kelime bakın şair tarafından nasıl ustalıkla dile getirilmiş;

“Mecnun ile bir aşk mektebi içre okurduk
Ben Mushaf’ı hatmettim o Vel-leyli’de kaldı”

“Aşk mektebinde Mecnun ile sıra arkadaşı olmuş
birlikte okuyorduk. Eğitimin sonunda ben Mushaf’ı
(Kur’an’ı) hatmettim, ama o Leyl suresinden öteye
geçemedi; orada takılıp kaldı!..”

Zavallı Mecnun, belli ki ezber sırası Leyl (Gece) suresine gelince Leyla’yı hatırlamış ve bir daha aklını toparlayıp ezberini tamamlayamamış. Şair de âşıklığıyla
ün salmış Mecnun’la kendisini kıyas ediyor ve kendisinin ondan daha büyük âşık olduğunu söylüyor. Çünkü Kur’an’da geçen 114 sureyi kendisi ezberlemiş
ancak Mecnun Leyl’de takılı kalmış. Burada ondan daha çalışkan istekli bir talebe olduğunu söylüyor. Bir başka açıdan bakacak olursak; aşk mektebinde okurlarken Mecnun’un kendisini fani sevgiliye adadığını, hakiki sevgiliyi bulamadığını dile getiriyor. Çünkü en
büyük aşk ilahi aşktır. İşte bu yüzden de Vel-Leyl’de kalmış derken fani aşkı baki bir aşka tercih ettiğini söylüyor ve fani sevgilisi olan Leyla’da kalmış demeye getiriyor. Beytin bir başka anlamında ise şair bu sefer Mecnun’u adeta ayıplıyor. Çünkü Mushaf aydınlık demektir, yol gösterici ışık demektir, onsuz insan karanlıktadır. Kendisi Mushaf’ı hatmederek aslında doğru yolu, baki sevgiliyi bulduğunu, yolunu
O’nunla aydınlattığını belirtiyor ancak Mecnun bunu yapamamış, kendisini Leyla’da unutmuş, yani karanlıkta kalmıştır...

Yeter ki okunup idrak edilsin, gayesi bilinsin. Tek gaye O’nu hoşnut edebilmek değil midir? Allah, Leyl suresinin
son ayetinde kendisini hoşnut edenlere vereceği mükâfatı da söylüyor;

“Elbette kendisi de hoşnut olacaktır.”

Bu ne büyük bir mükâfat ve ne büyük bir nimet! Dininden hoşnut olacak, Rabbinden hoşnut olacak...Kaderinden hoşnut olacak... Nasibinden hoşnut ola-
cak... Sıkıntıda ve rahatlıkta bulduğu şeylerden hoşnut olacak. Zenginlikten ve fakirlikten, kolaylıktan
ve zorluktan, bolluktan ve darlıktan hoşnut olacaktır. Hoşnut olacak, endişeye kapılmayacaktır; sıkılmayacak, acele etmeyecek; omuzladığı yükü ağır görme-
yecek, hedefi uzak görmeyecektir. Kuşkusuz bu hoşnutluk her mükâfattan daha büyük olan en büyük mükâfattır. Bu mükâfatı ancak Allah verir. Kendisine candan ve samimi olan, kendisinden başka hiçbir kimseyi görmeyen kalplere oluk oluk akıttığı bir mükâfattır bu. 

"Elbette kendisi de hoşnut olacaktır."

 Hoşnut olacaktır, çünkü bedelini
 vermiştir. Vereceğini vermiştir.
Rabbim bütün inananları kendisinden hoşnut etsin!!

0 Yorumlar:

Yorum Gönder