AdsızBursa-Gümüşhane
AdsızBursa-Gümüşhane
(Oysa onların tek gerçek kabul ettikleri) bu dünya hayatı hakikatte sadece bir oyun ve eğlenceden ibarettir; âhiret yurduna gelince işte asıl hayat odur; keşke bunu bilselerdi!
Ankebût Suresi – (64)
Yaşadığımız
şu günleri “ zor ” diyerek tarif ediyoruz. Su, elektrik, doğalgaz faturaları,
kiralar, geçim sıkıntısı derken asıl derdimizi unuttuk. Zor olan, bu derdi
hatırlamak zevk ve eğlence dolu hayallerle uyuyan, uykusunda kâbus gören bir
milleti uyandırmaktır.
Dijital
çağ, popülizm, Z kuşağı gibi çetrefilli
kavramlar, politikacıların entrikaları, sanatçılarının kraldan çok kralcı
oluşu, doymayan zengin, şükretmeyen fakir, şah damarımızı kesmek için pusuda
bekleyen birleşik kafirler, sosyal medya algısı ve uyuyan bir millet, evet “ zor
günlerden ” geçiyoruz. Öyle bir hale gelmişiz ki, ülkesine hizmet yolunda
yetişen şuurlu kardeşlerimizin seslerini duyamıyor, fikirlerini anlayamıyoruz. Sosyal
medya iyi bir silah, kullanmayı bilen çok yol kat eder. Daha ziyade sosyal
medyada hakikatten yoksun, bilenin-bilmeyenin
konuştuğu cehalet ve kir akan yazıları görüyor, sesleri duyuyoruz. Sosyal medya
büyük bir cenk meydanı haline gelmiş durumda. O meydanda komşu komşusuyla
savaşıyor, çocuk babasıyla çarpışıyor, kardeş kardeşi vuruyor ancak bu savaş
bir neticeye ulaşmıyor. Yalnızca şikayet, hakaret ve cehalet dolu yazılar,
röportajlar, tartışmalar mütemadiyen devam ederken muhabbeti yitmiş, aslı
unutturulmaya çalışılan, nesli batının karanlık “ izm “ lerine terk edilmiş bir
millet uyutuluyor. Eski yıllarda ideolojik çatışma ile yapılan bu uyutma
günümüzde daha çok, bize enjekte edilen ekonomi zehri ile yapılıyor. Batının
algısı karşısında dik duramayan insanlarımız konuşmaya başlayınca şikâyet
ediyor hakaret ediyor fakat bir fikir beyan etmiyor çözüm yolu aramıyor. Kimimizin
nazarında tek çözüm ülke yönetiminin değişmesi. Çünkü sürekli değiştirmeye
odaklandık. Yıllar önce alfabemizi değiştirdik cahil kaldık, kıyafetimiz
değiştirdik çıplak kaldık öyle ki günümüzde bu alışkanlık devam etti. Telefon
aldık bir üst modeli çıkıca değiştirdik, daha eskimeden ev eşyalarımızı
değiştirdik vs. ancak kötü huylarımızı değiştirmeye yeltenmedik bile. Kendini
doğru yolda istikamet üzere değiştiremeyen bir millet nasıl olurda ülkesini
değiştirebilir.
Geçenlerde
bir youtube kanalının yaptığı sokak röportajını izledim, durum içler acısı.
Genç kardeşlerimize Türkiye’de mi kalmak istersin yoksa Amerika’ya mı gitmek
istersin diye bir soru soruluyor. Bir kardeşimiz Amerika’da çöpçülük bile
yaparım diyor, bir kardeşimiz Amerika’ya giderse tuvalet temizleyebileceğini
söylüyor. Burada meslekleri kıyaslayıp kötülemiyoruz her meslek gerekli tabi.
Ancak, evinde annesinin istediği bir bardak suyu getirmeyen gençlerin, konu
Amerika olduğunda ağzının suyu akıyor. Ne
kadar da ileri görüşlü batıya yüzü dönük modern gençlerimiz varmış. Bir
kardeşimiz “ ruhunu ve kimliğini satarak, ben Amerika’da köpek olurum, köpek “
diyor. Ah genç kardeşim ah, akıllara ziyan böyle bir fikir bu toprakların
evladından çıkmamalıydı. Senin deden kuru ekmekle gün geçiştirip yalın ayak,
köpeği olmak istediğin köpeklerle çarpıştı. Neden? Dün küffarın zulmüne, tecavüzüne
dur demek için. Mabedine kâfirin namahrem eli uzanmasın diye. Bugün sen bu
memleket benim diyerek kimseye kölelik etmeyesin, Allah’ın dinini özgürce
yaşayasın ve yayasın diye. Anlaşılan o ki, hayali oyun ve eğlenceden öteye
geçmeyen hatta bunun için en büyük düşmanlarına köle olmayı tercih eden bir
gençlikle karşı karşıyayız, belki de yan yanayız. Vatan sevgisi imandandır ve biliyorum
ki bu vatan için canını, malını, kanını vermekle yetinmeyecek gençlerimiz var. En
ufak sıkıntıya gelemeyip ülkesini terk etmeyi düşünen değil, bugün ülkesi için
çalışıp yarın hakkıyla hizmet eden gençler istiyoruz. Herkesin, nasibi
nispetinde vatana edebileceği bir hizmeti vardır. Bu vatan Peygamber
Efendimizin ( s.a.v ) davasında ve tüm Müslümanların duasındadır. Asla
ümitsizliğe kapılmıyoruz ancak işimiz zor.
AdsızBursa-Gümüşhane
21. Yüzyıl; tüm yaşanan bu asıl yobazlığa ek başörtüsü politiktir diyen davarların, ağzı iki laf yapınca din bilmez sünnet bilmez ne olursa konuşan andavalların, kur’anda namaz yok diyen salakların dönemi. Allah-u Ekber'den tanrı uludur'a geçen bu topluma şimdi ''aşırı islamcı'' damgası vuruluyor. Eyyyy ahaliii!!! Gencecik evlatlarımız ideolojik saplantılara kurban ediliyor. İslam unutturuluyor. Allah demek serbest ama biz konuşmaya korkar olduk. Müslüman şahsiyet, bir kavme değil tüm insanlığa indirilmiş olan dinini sadece kendi yaşıyor, o da hoştur ama ye-ter-siz..
Daha ne anlatayım ki; acıları çeken bacılardan keyfini süren bacılara. Vücut hatları belli olmasın diye 2 kat giyinen bacılardan, içini gösterecek derecede ince giyinen bacılara. Namahrem görmeyelim diye başını eğen adamlardan, köşe başlarına oturup gelen geçene bakan adamlara. Davasını; kendi çıkarını düşünmeden yalnızca Allah rızası için yapan adamlardan, kendi çıkarı olmazsa şayet davamda yok diyecek kadar alçalan adamlara hızla geçişi son 30 yılda yaşadı bu ümmet.
Ne çok çektiler be analarımız, bacılarımız, babalarımız… Ne çok çektiler sahabe efendilerimiz, Peygamberimiz… Onlar islamı yaşantılarının üzerine bir kılıf gibi geçirmişken; bizler ise islamı yaşıyoruz sandığımız hayatın bir köşesinde bir yerlere sığdırmaya çalışıyoruz… Ne güzel kurban ettik değil mi islamı sloganlara. Ne güzel kurban ettik tesettürü modaya, hem de ayinler eşliğinde…. Peki hayâyı, ne güzel gömdük değil mi toprağımıza, Ne güzel sattık ama kendimizi nefsimize, hem de beş para etmez fiyata…
İçimi yakıyorlar çocuk, yüzde 99 u müslüman denilen bu ülkede insanlığın ilk atası, yeryüzünün ilk peygamberi Hz. Adem(a.s.)'a hakaret ettiklerinde, Ezan-ı Muhammediyi her gün huzura çağırılan bir davet değil de 3 dakikalık rahatsız veren bir ses gibi gördüklerinde, ben bir 5 dakikaya geliyorum değil, namaza gidiyorum kardeşim haydi sen de gel diyemediklerinde, islam karşıtı olan her kasıtlı harekette müslümanca bir duruş sergileyip ben buna karşıyım diyemediklerinde!
Bu zihniyeti biz hortlattık, yıllarca konserlerinde bağırdık, albümlerini ilk biz aldık, dizilerini reyting rekorlarına soktuk, öldüler cenazelerinde ağladık, yılbaşlarını onlardan iyi kutladık, bir kereden bir şey olmaz diye ne ömürler törpüledik, medya neyi bir hafta gündemde tuttuysa bizim de gündemimizde o, o kadar kaldı, beş dakika daha telefonda vakit geçirebilmek için çocuklarımızı sübliminal çizgi filmlerin kucağına attık, küçük küçük kazdılar islamın altını yine ve hep son raddeyi bekledik. Mukaddesata saldırıyı kendimize saldırı olarak görmedik hiç hep birileri çıksın iki slogan atsın da içimizi rahatlatsın diye bekledik. Eyyyyy müslüman, oooyy müslüman, aaah müslüman... Uyan!! Ciğerin halâ yanmadı mı?
Gözyaşlarının suladığı, oluk oluk kanlara doyan topraklar bunun gibisini hiçbir zaman yaşamak istemezlerdi. Zalim kralların kana kana şarap içtiği zamanla çürümüş zavallı kafatasları masumiyetlerini sorgular oldular. Destelerce odaları dolduran, parıltılarıyla gözleri ama eden, kibir abidesi Karun’un hazinelerini utandıran gözyaşlarıyla sulandı bugün topraklar. Bir feryat çınladı. Ameller ve emeller sorgulanmadığı için yargılandı. Netice hezeyan oldu. Susuldu ve tekrardan kabullenildi.
Asırlardır farklı farklı coğrafyalarda, farklı kişiler tarafından, farklı amaçlar uğruna fahiş bir sömürü ve zulüm devam ettirilmekte. Silahların sarılamayacak farklılıkta olmasına nazaran, kalkanların sadece dualar ve temenniler olduğu bu dünya barış tarih kitaplarında bile var olmayan bir nükte, zulüm en acımasızların yüzünde bir maske, direniş inanmışların dilinde bir beste olarak kalmaya mahkûm oldu. Savaşa karşı duramayan barışın pes etmesi, hırslarını ve nefislerini dizginleyemeyenlerin korkup başka yöntemlere başvurma kompleksleri insanoğlunun dünyasını, hayatını alaşağı etti. Fani dünyada bu işten karlı çıkanlar her zaman zalimler oldu. Elini vicdanına koyamayanların, koymayanların elleri kılıç kınlarına, silah kabzalarına sarıldı. Acı dolu çığlıklarla tatmin olmayan nefisler, kendilerine olan hakareti mubah kılma teşebbüsünde bulundular. Yaptıkları zulmü tüm dünyaya duyurmak için ellerinden geleni yaptılar. Fakat bizler değil kınamak, acı dolu çığlıkları duyma şerefini bile kendimize layık görmedik. Kendini eğlendirmek için kurduğu hayallere muhtaç bir hale gelmiş olan insanlar, artık hayal kuramayacakları günün gelip çatması için gün sayıyorlar. Ölmekten korkan, ölümü görmeyen, ölümü duymayan, ölümü duymak istemeyen insanlar Karun’un hazineleriyle yaşayan, kafataslarını barındıran toprağın bu benzersiz acılı gününde, feryatlarına yine kulak asmamaya karar verdiler.
Ameller ve emeller sorgulanmadı. Susuldu. Kabullenildi.
Bugün acımasızca katledilen bir çocuk toprağa verildi.
Talha TEMİZ
Bursa