Hayat denen maratonda bir koşucudur insan, hep hızlı,en hızlı ve en en en hızlısı olmak ister fakat bu yarışın sonunda kazananın ilk gelen değil de yolda bir çok şey biriktiren olduğunun farkına varmaz.
Kimimiz yarışın ortasında ''Yaş otuzbeş yolun yarısı eder'' diyen bir şairin şiiriyle farkına varırız yaşamanın, kimimiz farkında olduğunda çok geç kalmışızdır, kimimiz de henüz yarış başlamadan farkındadır her şeyin ''Ölen hayvan imiş aşıklar ölmez'' diye diye ağır adımlarda biriktirirler dostlukları,aşkları ve hayatı. Sonra bizler onlar için deriz ki ''İyi adamlar iyi atlara bindiler ve gittiler''...
Biriktirmek güzeldir dostları kalbimizde,birikmekte güzeldir bir dostunun kalbinde,mesele mühim,meselemiz çok mühimdir dostlar. Yola çıktık hepimiz,gidiyoruz sona doğru, beden yaşına göre kimimiz ortasında hayatın,kimimiz başında,kimimiz de sona yaklaştığını düşünüyorsa,yalnız beden yaşına göre bunu düşünüyorsa yanılıyor derim ben çünkü farkına vardığımız an, işte o an başlıyor hayat bizim için.
Peki biz neyin ne kadar farkındayız? Hepimiz (en başta da ben) gönül terazisinde bir tartalım kendimizi,bakalım farkında olduğumuzun farkında mıyız?... Uçan kuşu,gün batımını,mutlu bir insanı,masmavi gökyüzünü herkes fark eder, peki farkında mıyız? Kanadı kırık kuşların,yetim kalmış çocukların,boynu bükük babaların?
Kimimiz yarışın ortasında ''Yaş otuzbeş yolun yarısı eder'' diyen bir şairin şiiriyle farkına varırız yaşamanın, kimimiz farkında olduğunda çok geç kalmışızdır, kimimiz de henüz yarış başlamadan farkındadır her şeyin ''Ölen hayvan imiş aşıklar ölmez'' diye diye ağır adımlarda biriktirirler dostlukları,aşkları ve hayatı. Sonra bizler onlar için deriz ki ''İyi adamlar iyi atlara bindiler ve gittiler''...
Biriktirmek güzeldir dostları kalbimizde,birikmekte güzeldir bir dostunun kalbinde,mesele mühim,meselemiz çok mühimdir dostlar. Yola çıktık hepimiz,gidiyoruz sona doğru, beden yaşına göre kimimiz ortasında hayatın,kimimiz başında,kimimiz de sona yaklaştığını düşünüyorsa,yalnız beden yaşına göre bunu düşünüyorsa yanılıyor derim ben çünkü farkına vardığımız an, işte o an başlıyor hayat bizim için.
Peki biz neyin ne kadar farkındayız? Hepimiz (en başta da ben) gönül terazisinde bir tartalım kendimizi,bakalım farkında olduğumuzun farkında mıyız?... Uçan kuşu,gün batımını,mutlu bir insanı,masmavi gökyüzünü herkes fark eder, peki farkında mıyız? Kanadı kırık kuşların,yetim kalmış çocukların,boynu bükük babaların?
Hayat kısa ve kuşlar uçuyor. İşte bak cılız bir kuş sesi bile kulaklarımıza ulaşmak için delmeye yetiyor kapalı kapıları. Bir şeyler anlatıyor biz iri cüsseli insanlara,farkında mıyız?
İşte bak elimizle durdurmaya güç yetirdiğimiz saat, tik tak tik tak nakış gibi işliyor zamanı,bize verilen şu elbise kırışıyor geçtikçe zaman, farkında mıyız?
Oysa insan, her zaman geç kalır her şeye. Hep daha iyisini istediği içindir tüm iyileri kaybettiği. Yaşamanın kıymetini dahi orta yaşlarda fark ederiz. Halbuki yakalayabilseydik zamanı en başında, çocukluğumuzdan bahsettiğimiz an olgunlaştığımızı ve gençliğimizden bahsettiğimiz an yaşlandığımızı anlardık...
Hey gidi geçmiş!!!... Sen ne güzel şeydin ama.
Geçmişte yaşadıklarımıza ah-u vâh etmek yerine âtiye dönelim yüzümüzü. Ânı en verimli şekilde değerlendirelim. Mâzideki hatalarımızdan ders alıp aynı hatalara düşmeyelim. Yeni dostlar biriktirelim etrafımızda.
YanıtlaSilBir sonraki yazımı tahmin edercesine konuştun üstad :) Bazen geçmişte kalırız, bazen gelecekte yaşarız fakat pek azdır ân'da yaşayanımız
Sil